Bu yazı Uyku Eğitimi’ne nasıl karar verdiğimi, ve karar verirken ki
gerekçelerimi anlatıyor. Detaylar diğer yazılarda devam edecek. Uyku Eğitimi yazı dizime buradaki linkten ulaşabilirsiniz.
Kerem doğduğundan beri kucakta uyuyor diyebilirim. İlk haftalarda zaten
günün çoğunu uyuyarak geçirdiği için çoğu zaman emerken uyuyakalıyordu ve onu
zorla uyandırıp emmesine devam ettirtmeye çalışıyordum. Tabi ki hiçbir zaman
uyandırmayı başaramadım :)
İlk 1 aydan sonra ise uyanık kalma süreleri artmaya başladı, özellikle
akşamüstü 4'ten sonra bir daha uyutmak mümkün olmuyordu. Çoğu bebek gece gündüz
fark etmeden memede uyur ama Kerem’in karakteristik özelliği, memede değil,
üstümüzde biz yürürken uyumayı tercih etmesiydi. Dolayısıyla gece uykusuna da memede
geçmiyordu. Çoğu zaman emzirdikten sonra, uyumadığı için O’nu otururken kucağımda
sallayarak ve pış pış yaparak uyutmaya çalışırdım. Ama uyutamazdım, ya kıpırdanırdı,
ya söylenirdi, hatta bazen ağlardı.
Sonra bir gün, uyutmaya çalışırken ayağa kalktım ve sustu. Kucağımda yan
yatar pozisyondaydı, sanki emiyor pozisyonu gibi düşünebilirsiniz. Ben ayakta
yürürken, O kafasını kolumun altına soktu, böylece kendine karanlık bir ortam
yarattı ve öyle uyudu. Sanırım o akşam bir milattı. O günden sonra ne zaman
oturmaya çalışsam hep vızıldadı ve beni ayağa kaldırdı. Aslında illa ben de
değil, O’nu kim uyutacaksa aynı şeyi yaptırırdı. İnsan ayırt etmezdi, kim
olursa olsun o pozisyona gelir, kafayı gömer ve uyurdu. Uyuması yaklaşık 15dkyı
bulurdu.
Sanırım Kerem 5kg olduğu günden beri bu şekilde uyumasına söyleniyorum. 5kg'yken
bile "sırtım belim koptu" diye yakınıyordum ama bir şey de
yapmıyordum. Bahanelerim vardı, yazlığa gidecektik, düzeni değişecekti, hem
bahar gelmişti, kanguruya asıp her gün sokaklara çıkıp anneme de gidiyorduk,
uyku eğitimine başlasam en az 2 hafta evde olmam gerekecekti, çünkü uzmanlar en
az 2 hafta bebeğin hem gece hem gündüz uykularını yatağında uyuması
gerektiğinden bahsediyordu. Ama asıl nedenim; hazır değildim. Ağlatmak
istemiyordum ve dolayısıyla ağlamasına hazır değildim. Başka bir yolu olmalıydı,
küçücük yavruya yazık günay değil miydi?! Henüz konuyu yeterince araştırıp
okumamıştım, önce araştırmalarımı tamamlamam gerekiyordu.
Doktorumuz 4 aylık olduğunda memede uyumasına izin vermeden sakinken
yatağına koyup orda uyutmamızı söylemişti. 45dk'ya kadar ağlayabilir demişti...
İçim elvermedi. Bir öğlen evde sadece ikimizdik ve uyku saati gelmişti. Ama
benim şekerim mi tansiyonum mu bir şeyim düşmüştü ve çok fenaydım, bayılmak
üzere gibi elim ayağım titriyordu... Aldım Kerem'i, dedim ki "bak annecim,
ben hastayım, seni taşıyacak halim yok. Bu yatağa uzanacağız ve beraber
uyuyacağız". Yattık ve tabi ki çok ağladı. Ağlarken kafası terden
sırılsıklam oldu, sümükleri burnunu tıkadı, gözyaşları sadece yanaklarını değil
kafasını koyduğu yeri yamyaş etti. Sarıldım, öptüm, kokladım, hafifçe üfleyerek
serinletmeye çalıştım, terleyen kafasını kuruladım ve hem şşş yaptım hem ninni
söyledim... 20dk ağlayıp sızdı... Ben de sızdım. O gün anladım... Hazır
değildim
Hem zaten 2. Ay itibariyle uykuları düzene girdi. Önce deliksiz 5 saat
derken deliksiz 8-10 saat uyumaya başladı. Akşam 8’de yatar, sabaha karşı 5te
kalkar emer sonra da 7de uyanırdı. Ne gerek vardı böyle bir çocuğa eğitim
vermeye. O bana iyi davranıyordu ben de onun isteği olan kucakta taşıyarak
uyutmayı pekala yapabilirdim.
Gel zaman git zaman 2 ay yazlıklarda kaldıktan sonra Ağustos'ta evimize
döndük. Tamamen değişmiş bir düzenle, artık maalesef gece 10 defa kalktığı oluyordu.
Dakikalarca kucakta taşınarak üstümüzde uyuyor ama yatağa yatırmaya
kalktığımızda anında uyanıyordu. Bazı geceler bizim yatağa aramıza
yatırdığımızda uyumayı başardı diye artık belli bir saatten sonra her gece
bizimle aramızda yatmaya başladı. Bu durumdan çok şikayetçi olduğumu söyleyemeyeceğim
gerçi. Tamam, yatakta Efe’yle ikimiz bir köşeye sinip oldukça rahatsız
pozisyonda kıvrılmak zorunda kalıyorduk ama melek gibi, yumuşacık yanaklı,
çıplak pamuk ayaklı bir varlık dibimde yatarken, ona sarılıp koklayarak uyumak
dünyanın en güzel şeyi. Onunla gözlerini sabaha açmak, O’nun uyanır uyanmaz
hemen oturur pozisyona geçmesini, hemen oyun oynamaya başlamasını, çığlıklar
içinde bir Efe’ye bir bana atlamasını izlemek, bizi öpmeye çalışırken ısırması,
her yerimin tükürük içinde kalması ve yatak başına tutunup ayağa kalkması,
kendini sağa sola devirip yatması... uykusuz bir geceden sonra ilaç gibi
geliyor! Dediğim gibi gece yanımızda deliksiz uyusaydı, veya en azından sadece
emip geri uyusaydı belki de hala bir aksiyon almamış olurdum. Fakat Kerem gece
uyandığında eğer bizimle yataktaysa, bizi gördüğünde oyun oynayacağını zannettiğinden
kaç gece 2-4 arası ayakta kaldık. Yatağın içinde uyutmak mümkün olmadı, Efe ev
içinde 1,5km yürüyerek anca uyutabildi. Yeri geldi ben kanguruya astım ve sabah
6’da anca yanıma yatırmayı başardım, yatağına koymak bir yana dursun. Tabi bu
arada Kerem 8kg oldu... Ve ne Efe’de sırt ne bende bel kaldı. Kara kara ne
yapacağımı düşünmeye başladım.
Tracy Hogg, Gece boyunca uyumak (Jodi A. Mindell), Kim West, Ferber
yöntemi, Harvey Karp yöntemi, uyku eğitimi veren danışmanlar... Hepsini okudum
araştırdım... Öncelikle şunu bilin. “Ağlatmadan uyku eğitimi” diye bir şey yok.
“Ağlatmadan” diyenlere inanmayın. En “ağlatmadan” olan yöntem bile içinde
ağlama barındırır. Neden? Çünkü siz çocuğun düzenini değiştiriyorsunuz. Ve
çocuk tabiki bu değişikliğe tepki verecek, itiraz edecek. Henüz konuşamadığı
için de tek iletişim yolu olan “ağlamak” ile bunu gerçekleştirecek.
Bir kere bunu kabullendikten sonra gerisi kolay. Zaten en zoru olan
bu..Kabullenmek!
Benim kabullenmem nasıl oldu? Tam tarih hatırlamasam da Ekim ortası bir gece
belim ağrıyarak yine Kerem’i ayakta kucağımda gezdiriyordum. O kadar yorgundum
ki, hadi dedim oturuyoruz ve sallanan sandalyede kucağımda uyuyacaksın. Çığlık
kıyamet bir ağlama… Oturmama izin vermiyor, illa kalkacağım. Ve o an sinirden
ben ağlamaya başladım… Sanırım o an karar verdim. Kucağımda bile ağlıyorsa,
ağlatarak uyku eğitimi vermişim ne fark eder dedim, zaten ağlıyor.
Araştırmalarım sonucu en kafama yatan Tracy Hogg’un yatır-kaldır yöntemi oldu.
Bu yöntem bebeği ağlatmadan! uyutmayı hedefliyor. Kitap bana göre uygulama ile
ilgili çok fazla detay vermediği için önce yöntemi uygulamış olan arkadaşlarıma
danıştım. Yöntemi doğru bir şekilde nasıl uygulamam gerektiğini iyice anlayabilmek
için Instagram’da #uykuegitimi hashtag’i ile bir arama yapmaya karar verdim. Amacım
daha önceden bir uyutma yöntemi uygulamış birini bulmak ve gerek Tracy Hogg
yöntemi olsun, gerek başka yöntemler olsun, neler yaşadıklarını, neler beklemem
gerektiğini öğrenmekti. Hatta uyku eğitimi danışmanlığı hizmeti almış birini de
bulurum belki diyordum ve buldum da. Instagram’da bulduğum kişi Pedagog Gözde
Erdoğan ile çalışmış; nam-ı diğer Süper Dadı, ve 8 post'ta özetlemiş adım adım
neler yaşadıklarını. Allah razı olsun o kadar güzel anlatmış ki bana ilham
kaynağı oldu. Hem de umut verdi. Daha önce sadece adını duyduğum ama programını
hiç izlemediğim Süper Dadı Gözde Hanım’ın hemen gittim kitabını aldım, “Hayat
Evde Başlar”. Kitap sadece uyku üzerine değil, genel olarak bebek/çocuk
büyütürken karşılaşabilecek her türlü konuya değinmiş. Ben öncelikle uyku ile
ilgili kısımları okudum ve yöntem baya aklıma yattı. Sanki şimdiye kadar
okuduğum bütün yöntemlerin bir karışımı gibi geldi. Özellikle yatır-kaldıra çok
benzettim ama bazı yönleri daha hoşuma gitti.
“Tamam” dedim, “olur bu, yapabilirim”. Kerem'in bakıcısının da "yaparız
abla" diyerek yüreklendirmesiyle başladık... 31 Ekim Pazartesi ilk
günümüzdü!
Diğer uyku eğitimi yazılarıma aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
Sahane anlatim hayirlisi olsun
YanıtlaSil